Tip 2 diyabet, toplumumuzda sıklıkla görülüyor
1991 yılından itibaren dünyanın her köşesinde çeşitli etkinliklerle kutlanan Diyabet Günü’nün amacı; diyabet farkındalığını arttırmak, diyabetli …
1991 yılından itibaren dünyanın her köşesinde çeşitli etkinliklerle kutlanan Diyabet Günü’nün amacı; diyabet farkındalığını arttırmak, diyabetli veya diyabet açısından risk taşıyan kişilerin sorunlarını gündeme getirerek çözüm yollarını aramak. eKonsey online sağlık platformu doktorlarından Dr. Jan Klod Kayuka, “Tip 1 ve 2, diyabet alanında duyduğumuz, türünü ve ayrımını ortaya koyan iki önemli terim arasında yer alyıor. Tip 1’de vücut hiç insülin üretmezken genellikle ergenlik çağında gelişiyor. Tip 2 diyabet, toplumumuzda sıklıkla görülüyor. Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme, diyabetten korunmak için hayati öneme sahip” dedi.
Dünya Diyabet Günü, artan diyabetli kişi sayıları nedeniyle Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilk kez 1991 yılında gerçekleşti. 2006 yılında ise Birleşmiş Millet Genel Kurulu kararıyla diyabetin yaşam boyu süren ve major organ hasarları nedeniyle diyabetli kişinin yanı sıra ailesini, ülkesini ve dünyayı çeşitli risklere maruz bırakabilen bir hastalık olması nedeniyle, 2007 yılından itibaren 14 Kasım’ın resmi olarak Birleşmiş Milletler Diyabet Günü de olmasını tanıdı. Dünya Diyabet Günü, 1991’den beri her yıl dünyanın her köşesinde kutlanıyor. Hatta birçok ülkede 14 Kasım gününü kapsayan hafta boyunca da çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
eKonsey online sağlık platformu doktor kadrosunda bulunan Dr. Jan Klod Kayuka, diyabetin, kan şekerinin yüksekliğiyle orantılı klinik bir tablo olduğunu söyledi. Tip 1 ve Tip 2, diyabet alanında duyulan, türünü ve ayrımını ortaya koyan iki önemli terim arasında yer aldığını belirten Dr. Kayuka, birtakım testlerinin diyabet tanısı koymak adına doktorlara yardımcı olduğunu belirtti.
Tip 1 diyabet çocukluk ve gençlik dönemlerinde ortaya çıkar
Tip 1’de vücudun hiç insülin üretmediğini anlatan Dr. Kayuka, “Genellikle 40 yaşından önce, sıklıkla ergenlik çağında gelişiyor. Tip 1 diyabet, Tip 2’ye göre daha nadir görülüyor. Tip 1’de, vücut kan şekerini hissedip, ona göre insülin salgılayan Pankreasta bulunan beta hücrelerini yabancı bir hücre gibi görüyor ve ona saldırıyor. Bu saldırının sonucunda da pankreastaki beta hücreleri fonksiyon göremez hale geliyor ve bir süre sonra da tümüyle yaşamsal işlevlerini yitiriyor. Tip 1 genellikle; hızlı kilo kaybı, çok su içme, sık idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk ve bulanık görme gibi kan şekeri yüksekliğinin belirtilerinin daha belirgin olduğu klinik bir tabloyla kendini gösteriyor. İnsülin hormonlarının eksikliği sonucu ortaya çıkan Tip 1 diyabete, sıklıkla çocukluk ve gençlik yaşlarında ortaya çıktığı için ‘Juvenil diyabet’ de deniyor” dedi.
Tip 2 diyabetin belirtileri çok net olmayabilir
Dr. Kayuka, kişinin kan şekeri düzeyinin çok yüksek olmasına yol açan ve ömür boyu süren kronik bir hastalık olan Tip 2 diyabetin (şeker hastalığı) gelişmesinin uzun yıllar aldığını belirtti. Toplumumuzda Tip 2 diyabetin sıklıkla görüldüğünü söyleyen Dr. Kayuka, “Tip 1’den çok daha yaygın olan Tip 2, toplumumuzda sıklıkla görülüyor. Başlangıçta bazı belirtiler çok net olmayabiliyor. Kimi durumlarda, hastalığın başlangıç dönemi ile ileri evresi arasında 10 yıla yakın bir süre bulunabiliyor. Bu durum, hastalığın belirtilerini bilen kişiler için erken teşhis şansı veriyor. Tip 2; genellikle kilo fazlalığıyla giden, başlangıcında insülinin kan şekerini düşürmede etkisiz olduğu, hücrelerin insüline tepki vermediğinde ve vücudun yeterli insülin üretememesiyle kan şekerinin yükseldiği tabloya verilen isim. Birçok kişinin kan glukoz (şeker) düzeyleri normal aralığın üzerinde olsa da diyabet hastalığı düzeyinin altında olabiliyor. Bu duruma ‘pre-diyabet’ deniyor ve kişinin diyabete yakalanma riski olduğunu gösteriyor. Bu evrede kişi temel koruyucu önlemleri alarak, hastalıktan kurtulabiliyor. Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme, diyabetten korunmak için hayati öneme sahip etkenler arasında yer alıyor.”
Diyabet semptomları nelerdir?
- Sık idrara çıkma, özellikle geceleri.
- Aşırı susuzluk hissi.
- Aşırı yorgun hissetme veya geçmeyen yorgunluk.
- Kilo kaybı ve kasların erimesi.
- Cinsel organlarda kaşınma veya sık sık pamukçuk çıkması.
- Kesik ve yaraların yavaş iyileşmesi.
- Net görememe.
Kimler risk altında?
- 40 yaşın üzerindekiler.
- Yakın bir aile üyesinde diyabet olanlar (Anne, baba, kardeş).
- Fazla kilo ya da obezite sorunu yaşayanlar (Bel çevresi kadınlarda 80, erkeklerde 94 santimetrenin üzerindeyse).
- Daha önceden kalp krizi veya inme gibi kalp-damar hastalığı geçirenler.
- Polikistik over sendromu (PCOS) olan kilolu kadınlar.
- Gebelik döneminde diyabet geçiren ya da 4.5 kilogramın üzerinde bebek dünyaya getirenler.
- Depresyon, şizofreni veya bipolar bozukluk gibi şiddetli zihinsel hastalığı bulunanlar ve bunun için ilaç kullananlar.
- Bozulmuş glukoz toleransı veya açlık glisemi olduğu söylenenler.